‘HDP den Bakan olmaz’ demek antidemokratik bir anlayıştır
CHP milletvekili Gürsel Tekin’nin katıldığı bir TV programında sorulan bir soruya verdiği cevapla “tabii
ki HDP den bakan olabilir çünkü HDP anayasal olarak kurulmuş bir partidir neden olmasın“ dedikten
sonra bir haftadır tüm TV kanallarında, yazılı ve sözlü basın da tartışmaların ardı arkası kesilmiyor.
Sanki Türkiyenin başka tartışılacak bir sorunu yokmuş da tek sorun acaba HDP’den bakan olurmu
tartışmasına kilitlenmiş durumda. Bu konuya biraz açıklama getirmek istiyorum.
Peki soru su: Bu konu neden bukadar önemli? Gerçekten HDP üyesi birinin bakan olması hangi siyasi
ve demokratik kurala aykırı? Anayasal kurallara göre kurulmuş, aldığı oylarla Millet Meclisinde 3.
Parti olan ve tamamen legal bir faaliyet yürüten bir parti neden bukadar dışlanıyor? Hükümet ve
yandaşı medya bu sorunu neden bukadar gündemin anakonusu yapıyorlar. Herhangi demokratik bir
ülkede böyle bir tartışma mümkünmü? Bu nasıl bir anlayış. Bir partinin anayasa ve kanunlardan gelen
bir hakkını bir başka parti nasıl yok sayar? Bu konuya biraz açıklama getirmek istiyorum.
Herşeyden önce hatırlatmakta yarar var. HDP Milletvekilleri adlı kurumlardan aldıkları ‘temiz kağıdı’
ve YSK nin da kabulü neticesinde diğer partiler gibi milletvekili seçiliyorlar ve kanun karşısında diğer
tüm partiler gibi aynı haklara sahiptirler. HDP den bakan olmaz diyen yazar çizer ve politikacılara
hatırlatmak lazım. AKP tekbaşına hükümeti kuramadığı 2015 de BDP den kabinesine iki bakan
almamış mıydı? Ve bugün TC Büyük Millet Meclisininin Başkan Yardımcısı HDP li değil mi? Bu
gerçekler ortada dururken iktidar yanlısı basın ve yayın kuruluşlar böyle saçma bir anlayışı neden
ortaya atıyorlar. Bu tartışmanın esas amacı nedir ona bakalım;
Birinci sebep AKP nin bütün araştırmalara göre önümüzdeki seçimde seçilemeyecek olmasından da
kaynaklanıyor. Bu tür hamlelerle IYI parti tabanını HDP ye karşı kışkırtarak IYI parti tabanındaki
milliyetçi oyları kendilerine dönüşünü sağlamak. . Ikincisi ise eski MHP kökenli IYI parti yönetiminin
CHP önderliğinde oluşturulan 6’lı ittifaktan ayrılmasını sağlamaktır. Zira 6’lı masanın yumuşak karnı
IYI partidir. Ayrıca belirtmeliyiz ki bugün ki güç dengesine bakıldığında AKP li Cumhur ittifakıyla CHP li
Millet ittifakının (6 lı masa) yapılacak seçimlerde alabilecekleri oylar iki grubunda tekbaşına iktidara
gelebilecek bir çoğunluğu oluşturamayacağını gösteriyor. HDP nin %10 ve yukarı bir oranda oyu tayin
edici bir güç olarak ortada duruyor ve bu oranın bütün araştırmalara göre pek düşmeyeceği ortada.
AKP ve yandaş basın bu durumda; ya HDP yi cumhur itifakına kazandırmak ki bu ihtimal şuan çok
zayıf görülüyor ikinci amaç olarak da HDP karşıtı bir hamleyle IYI partinin 6 li masadan(Millet ittifakı)
koparmak ve IYI Partiye giden oyları yeniden MHP ve AKP ye kazandırmaktır. AKP nin bu basit
denklem hesabını aslında herkes görüyor. Bunun için AKP ve MHP ittifakı ve yandaşları, hertürlü
imkanı kullanarak HDP tabanının Millet ittifakına ve onun tayin edeceği cumhurbaşkanı adayından
uzaklaştırmaktır. Bu amaç için CHP nin HDP ye yönelik ufak bir olumlu ifadesinden yola çıkarak CHP
nin HDP ile gizli bir ittifak halinde olduğunu, dolayısıyla bölücü terör örgütüne yardım ettiği gibi bir
propogandayla iyi Parti tabanını yeniden kazanmayı hedefliyor. Halkın deyimiyle adeta bir kaşık
sudan fırtına koparmaya çalışıyorlar. Tartışmaların özü tamda bu. Aslında hem HDP hemde CHP
defalarca böyle bir ittifakın olmadığını, ayrıca HDP nin gelecek seçimde kendi adaylarıyla seçime
katılacağını defalarca kamuoyuna açık olarak ifade ettiler. Mevcut siyasi ittifaklarda da bu durum net
olarak görülüyor. örneğin:
Önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlere katılacak parti ve guruplardan oluşan şu ana kadar dört
ayrı ittifak oluşmuş durumda. Bunlar: 1.Cumkur ittifakı(AKP, MHP,ve bazı dinci milliyetçi partiler),
2.Millet ittifakı (CHP, DP, IYI Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi), 3. Emek ve
Özgürlük ittifakı ( HDP, TIP,EMEP,EHP,ToP,SMF) oluşmaktadır. 4. Sosyalist Güç Birliği (TKP, SOL
PARTI, TKIH, Devrim Hareketi) gibi partilerden oluşuyor. Konumuzun esası olmadığı için bu ittifakların
programlarını değerlendirmiyoruz. Ayrıca Cumhur ittifakının dışında yeralan diğer üç muhalefet
ittifakından herhangi birini öne çıkarmak işimiz değil.İçinde yaşadığımız bu çağda herkesin
görüşlerine saygı duymak durumundayız. Hangi muhalif grubun kimlerle ittifak kuracağı tamamıyla
siyasi bir tercihtir ve bizim saygı göstermemiz gerekir. Hiç bir ittifakı öne çıkarma amacımız da yoktur.
Ne var ki dünyadaki diğer demokratik burjuva devletlerine baktığımızda türkiyedeki siyasi atmosferin
ne kadar banal ve çağdışı olduğunu iddia etmek hiç de zor değil. Bir kaç örnek vererek türkiyedeki
durumu dahada anlaşılır kılabiliriz. Örnek olarak avrupanın bazı ülkelerindeki duruma bir bakalım.
Yeni kurulan Ingiliz kabinesinde dört yabancı uyruklu bakanın olduğunu belirtelim. Üstelik bu
bakanlıklar önemli Bakanlıklardır.Örneğin:
Kwasi Kwarteng (Ganalı) Ekonomi Bakanı, James Cleverli(Siere Leone)Dışişleri Bakanı. Suella
Braverman(Hindistan) İçişleri Bakanlığı. Nadhim Zahawi (Iraklı Kürt) Hükümetlerarası İlişkiler ve
eşitlik Bakanlığı. Aslında diğer batı Avrupa ülkelerinde durum aynı yani avrupanın çeşitli ülkelerinde
çeşitli partilere mensup onlarca Milletvekilinin yanında çok sayıda bakanın varlığını da burada
belirtmeliyiz. Örneğin: Federal Almanya hükümetinin koalisyon ortağı Yeşiller Partisinin eş başkanı
Omid Nourpour (İran’lı), yine Tarım Bakanı Cem Özdemir (Türkye’li) Belçika da Zuhal Demir
(Türkiye’le) Devlet Bakanı. Hollanda da Dilan Yesilgöz (Türkiye’li)Adelet Bakanı. Günay Uslu
(Türkiye’li) Kültür Bakanı. İsveç kabinesinde iki Türkiyeli Bakan. Bunlardan Ibrahim Baylan(Türkiye’li,
süryai). Enerji Bakanı
Mehmet Kaplan (Türkiye’li) Konut ve Şehircilik Bakanı.
Bu örnekleri vermemizdeki amaç avrupa demokrasileriyle Türkiye arasındaki farkı
göstermektir. Ayrıca yukarıdaki bakanlar son yarım asırdan beri buraya gelmiş coğuda işçi
çocuklar. Bu tabloya bakınca Türkiye’deki tartışmaların nekadar gerici, milliyetçi ve şoven
olduğunu iddia etmek için fazla teorik bilgiye sahip olmaya bile gerek yok.. Avrupanın
çeşitli ülkelerinde bir asrı bulmayan bir süre içinde buraya gelen çeşitli milliyetlerden
insanlar bakan olabilirken, Türkiyedeki Kürt ulusundan insanların bakan olamayacağını
içlerine sindirememek ne kadar antidemokratik ve insan hakkına karşı , üstellik kürtler
yukarıda verdiğimiz örneklerdeki kişiler gibi son yüzyıl içinde buralara gelen insanlar değil
bu coğrafyanın binlerce yıllık sahipleri ve en eski kâdim ulusundandır.
Ayrıca Kürtler, TC nin kurtuluş savaşlarında ve kuruluşundan da tayin edici bir güç olarak
yer almışlardır bunu da unutmamak lazım. Her ne kadar karşı çıktıkları kişilerin HDP li
oldukları dolayısıyla’terör örgütüne destek verdikleri’gibi yalan yanlış gerekçelerin arkasına
sığınsalar da bu saçma gerekçe HDP nin demokratik ve kanunlar çerçevesinde kurulan bir
parti olmasından kaynaklanan haklarını yok sayamazlar. Bu vesileyle önümüzdeki yıllarda
yapılacak seçimlerden sonra HDP nin dışlanması kabul edilemez. Bu hakkı savunmak için
HDP li olmaya da gerek yok, sadece demokrasinin asgari standartlarını savunmak yeterlidir.
N. Bakis
09.09.2022